The New York Times’ın altı kaynağa dayandırdığı haberine göre, ABD Başkanı Donald Trump, 19 Mayıs’ta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le yaptığı telefon görüşmesinin ardından Ukrayna Zelenskiy ve Avrupalı liderlere, “Rusya ve Ukrayna bu çatışmadan kendi başlarına çıkış yolu bulmalı” dedi. Trump’ın ayrıca “Avrupa ülkeleriyle birlikte Rusya’ya yönelik baskıyı artırma yönündeki tehditlerinden vazgeçtiği” ve yeni yaptırımlar konusunda geri adım attığı belirtildi.
Haberde, Trump’ın bu tutumunun yalnızca ABD’nin baskı politikasından çekildiğini göstermediği, aynı zamanda “NATO içinde bir bölünme işaretine” dönüştüğü vurgulandı. Avrupa başkentlerinde, Washington’un yakın vadede Moskova’ya yönelik yeni finansal yaptırımlar uygulamayacağı görüşü ağırlık kazandı.
Financial Times’a göre, Trump’ın Putin’in “derhal doğrudan ateşkes görüşmelerine hazır olduğunu” söylemesi, Avrupalı liderlerde “birkaç saniyelik şaşkın sessizliğe” yol açtı.
Haberde, Trump’ın Ukrayna savaşına yeni yaklaşımı: “Benim sorunum değil” başlığını kullanan New York Times şu değerlendirmeyi yaptı:
Bu geri dönüşle, Başkan Trump’ın Rusya’ya yönelik yeni yaptırımlar konusunda Avrupa ile birlikte hareket etmekten vazgeçtiği ve görünüşe göre artık Rusya ile iş yapmaya istekli olduğu anlaşılıyor. Aylar boyunca Başkan Trump, Rusya ile Ukrayna arasındaki ateşkes müzakerelerinden hayal kırıklığına uğrayarak süreci tamamen terk etmekle tehdit etmişti. Pazartesi günü Trump ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir V. Putin arasında gerçekleşen telefon görüşmesinden sonra, Amerikalı liderin bu tehdidi uygulamaya koyduğu görülüyor. Şimdi daha derin bir soru gündemde: Trump, Ukrayna’yı destekleme projesinden de vaz mı geçiyor?
Trump, Putin ile yaptığı telefon görüşmesinin ardından Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy ve diğer Avrupa liderlerine, “Rusya ve Ukrayna’nın savaşa kendi başlarına çözüm bulmaları gerektiğini” söyledi. Oysa günler önce yalnızca kendisinin ve Putin’in bir anlaşmayı sağlayabileceğini iddia etmişti. Konuya aşina altı yetkiliye göre Trump ayrıca, Avrupa’nın yeni yaptırımlar içeren baskı kampanyasına katılma yönündeki tehditlerinden de geri adım attı.
Kaynaklarımızın anlatımı, Trump’ın daha önce “24 saat içinde çözeceğini” vadettiği barış süreciyle ilgili olarak artık tamamen “eli ayağı çektiğini” gösteriyor. Ve eğer Trump bu tutumunu yeniden değiştirmezse, Pazartesi günü yaşanan gelişmeler Başkan Putin’e tam da istediğini vermiş oldu: Sadece Amerikan baskısının sona ermesi değil, aynı zamanda Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) içinde, Amerikalılarla geleneksel Avrupa müttefikleri arasında derin bir çatlağın ortaya çıkması. Avrupa ülkeleri yaptırımlara devam edeceklerini bildiriyor. Birçok kişiye göre Trump’ın kararı çok önceden belliydi: İlk olarak Zelenskiy ile Beyaz Saray’da kameralar önünde yaşanan hararetli görüşmede, ardından ABD’nin Kiev Büyükelçisi’nin istifasında bu durum sinyal vermişti. Geçtiğimiz ay Kiev’den ayrılan eski büyükelçi Bridget A. Brink, istifasının ardından şu ifadeleri kullandı: “Trump yönetiminin en başından beri izlediği politika, Rusya’ya değil, Ukrayna’ya baskı yapmaktı. Her koşulda barış denilen şey, aslında barış değildir; bu, teslimiyettir.”
Zelenskiy’ye yanıt: Benim vereceğim bir karar
Trump, Zelenskiy’nin Rusya’ya yönelik yeni yaptırımlar uygulanması yönündeki çağrılarına yanıt olarak, bu konuda nihai kararın yalnızca kendisine ait olduğunu söyledi. “Bu benim vereceğim bir karar olacak, başkasının değil. (Putin’in) Ne yapacağını, nasıl davranacağını göreceğiz, sonra karar vereceğim” diyen Trump, sürecin gidişatını Rusya’nın tutumuna göre değerlendireceğini belirtti. (Turkrus.com)