1700’lü yılların başında İngiltere’de yaşanan Güney Deniz Balonu, sadece tarihin ilk büyük borsa krizi olmakla kalmayıp, modern ekonominin kırılganlıklarına ışık tutan en çarpıcı olaylardan biri olarak hatırlanır. Britanya’nın, Güney Amerika ile ticaret yetkisini elinde bulunduran The South Sea Company (Güney Denizi Şirketi), İspanya Veraset Savaşı sonrası İngiltere’nin İspanya’ya olan devasa borcunu üstlenmesiyle birlikte yatırımcıların hayal gücünü adeta ateşlemişti. Bu iş bir anda Güney Denizi Şirketi’ni bir tekel haline getirince, şirketin borsa hisseleri de beklentilerle yükseldikçe yükseldi.
BORSA BALONU
Dönemin yatırımcıları gözden kaçırmış olsa da, şirketin vaat ettiği devasa karların arkasında elle tutulur bir ekonomik dayanak yoktu. Yani Güney Amerika’daki engeller, siyasi istikrarsızlık ve İspanya ile süregelen ticari sürtüşmeler, aslında şirketin büyük getiri potansiyelini baştan sınırlandırıyordu. Buna rağmen, şirketin yöneticileri hisse fiyatlarını yukarı çekmek için piyasa manipülasyonlarına başvurdu; kulislerde dönen bu söylentiler de balonu daha da şişirdi.
NEWTON DA PARA KAYBETTİ
Yükselen hisseler, o dönemde olduğu gibi, bugün dahi borsa dünyasında pek çok kişiye servet kazandırsa da çok daha fazlasını derin kayıplara sürükler. Elbette bu büyük mağdurlar arasında Isaac Newton gibi ünlü figürler de vardı. Newton’un sözü meşhurdur: “Yıldızların hareketini hesaplayabilirim ama insanların çılgınlığını asla.” Bu söz, finansal balonların insan psikolojisinden beslendiğini gösteren en güzel örnektir.
Balon yaz ortasında zirveye ulaştığında, şirketin gerçek gelirleri hayalleri karşılamaktan çok uzaktı. Sonbahara geldiğimizde ise, yatırımcılar arasında artan güvensizlik kitlesel bir paniğe dönüştü ve hisseler birkaç hafta içinde 1000 sterlinden 100 sterlinin altına indi. Bu çöküş, yalnızca kişisel servetlerin değil, Britanya mali sisteminin de sarsılmasına neden oldu. Olay sonrası, borsa işlemleri ve finansal piyasalar ilk kez ciddi şekilde düzenlenmeye başlandı.
BUGÜNKÜ KRİZLER ARASINDAKİ BENZERLİK
Tarihten günümüze baktığımızda, Güney Deniz Balonu ile günümüz finansal krizleri arasında birçok benzerlik görmek mümkün. 2000’ler başında yaşanan dot-com balonu ya da 2008 küresel mortgage krizi de benzer dinamiklere sahipti: Gerçekçi olmayan beklentiler, hisse senedi fiyatlarının fahiş şekilde yükselmesi, kitle psikolojisinin baskısı ve sonuçta gelen toplu çöküş. Her seferinde tüm uyarılara rağmen “bu sefer farklı” denildi, fakat tarihin döngüsel yapısı yine kazandı.
Güney Deniz Balonu hem yatırım dünyasının hem de ekonomik rasyonelliğin sınırlarını zorlayan, insan psikolojisindeki açgözlülük ve korkunun piyasalar üzerindeki etkisini gözler önüne seren evrensel bir ders niteliğinde. Bugün de teknolojinin ve iletişimin hızlandığı çağımızda, spekülasyonun şekli değişmiş olsa da temelde insani zaaflar ve beklentiler değişmiyor. Akılcı ve uzun vadeli yatırımın, geçmişin acı tecrübelerinden öğrenerek mümkün olacağı unutulmamalı.