Avrupa, küresel rezerv para birimine sahip olmanın getirdiği lüks ama zorlu bir sürecin küçük bir provasını yaşıyor. Euro şu an için ABD Doları kadar baskın bir konumda değil. Dünyadaki merkez bankaları ve benzeri kuruluşların rezervlerinde euronun payı hâlâ sınırlı. Uluslararası ticaretteki kullanım oranı da dolarla karşılaştırıldığında düşük seviyede.
Yine de Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve politika yapıcılar euroya daha güçlü bir küresel rol kazandırmak istiyor. Bu yöndeki çabalar başarıya ulaşırsa, euronun değer kazanmaya devam etmesi muhtemel görünüyor.
Ancak bu hedefin bedeli olabilir. ABD Hazine Bakanı Scott Bessent, temmuz ayı başında yaptığı açıklamada Avrupa’yı uyararak, “Ne dilediklerine dikkat etmeliler” açıklamasında bulundu. Euronun 1,20 dolara yükselmesi ihtimaline dikkat çeken Bessent “Avrupalılar bu kez çok yüksek olduğundan şikâyet edecekler” ifadelerini kullandı. Euro halihazırda 1,17 dolardan işlem görüyor ve Financial Times’ın haberine göre bu şikâyetler şimdiden başlamış durumda.
Euro, Trump’ın zayıf dolar politikasının kazananı
2025 yılı boyunca tüm büyük para birimleri dolara karşı değer kazandı. Ancak euro bu yarışta öne çıkanlardan biri oldu ve yıl başından bu yana yüzde 13’ün üzerinde yükseldi.
Bu durumun birkaç nedeni var. İlki, Avrupa’daki “yeniden doğuş” beklentileri. ECB Başkanı Christine Lagarde’ın “küresel euro anı” olarak tanımladığı dönemde Almanya’nın kemer sıkma politikasını terk edip kamu harcamalarını artırmaya yönelmesi, büyüme beklentilerini güçlendirdi.
Diğer ilginç neden ise yatırımcıların dolardaki zayıflığa karşı hedge arayışıydı. Özellikle küçük ekonomilerde faaliyet gösteren yatırım fonları, döviz hedge işlemlerini karmaşık ve maliyetli buldukları için doğrudan euro alımına yöneliyor. Analistlere göre bu eğilim, coğrafyadan bağımsız bir şekilde yatırımcılar arasında yaygınlaşıyor.
Dengeler değişiyor
Eurodaki bu değer artışı, borsalardaki yatırımcılar için faydalı olsa da Avrupa şirketleri, özellikle ihracatçılar açısından büyük zorluklar yaratıyor. Euronun dolar ve Çin Yuanı karşısında değer kazanması, Avrupa’dan yapılan ihracatın daha pahalı hale gelmesine neden oluyor.
Barclays araştırmacıları, eurodaki güçlenmenin, Avrupa borsalarındaki şirketlerin kâr beklentilerinin aşağı yönlü revize edilmesindeki ana etkenlerden biri olduğunu belirtiyor. Hisse başına kâr artış tahminleri yıl başında yüzde 9 olsa da şimdilerde sadece yüzde 2’ye kadar geriledi. İhracata dayalı şirketlerin borsa performansı, iç pazara odaklı şirketlerin oldukça gerisinde kaldı.
Barclays’ten Magesh Kumar, “Eğer euro, 2017 veya 2020-21’de olduğu gibi güçlü büyüme ortamıyla birlikte yükseliyorsa bu büyük bir sorun oluşturmaz. Ancak bu yılın ikinci yarısında büyümenin yavaşlayacağı, tarifelerin etkisinin hissedileceği bir döneme giriyoruz ve euro aynı anda güçleniyor. Bu da şirket kârları için çifte darbe demek” açıklamasında bulunuyor
2025 yılı içinde bazı Avrupa borsa endeksleri yüzde 20’nin üzerinde yükseldi. Bu nedenle eurodaki artışın bir noktada bu ralliyi durdurması şaşırtıcı olmayacak.
ECB endişeli: Güçlü euro enflasyonu da düşürüyor
Avrupa Merkez Bankası da bu gidişattan rahatsız. Çünkü eurodaki aşırı güçlenme, ithalatı ucuzlatarak fiyat artışlarını bastırıyor ve ihracatı da zayıflatarak genel enflasyonu aşağı çekiyor. Bu durum, ECB’nin faiz politikasını zorlaştırıyor.
ECB, döviz kurları için belirli hedefler belirlemek istemese de euroyu zayıflatmak için ima dolu açıklamalarda bulunuyor. Ancak bu yöntem oldukça riskli; 2008 Küresel Finans Krizi’nin ardından euro/dolar kurunun 1,30 ile 1,60 dolar arasında dalgalandığı dönemde de benzer girişimler başarısız olmuştu.
ECB Başkan Yardımcısı Luis de Guindos, bu ay yaptığı açıklamada “Euronun aşırı değer kazanmasından kaçınmalıyız” dedi. Guindos euronun dolar karşısında daha fazla yükselmesinin “karmaşık” sonuçlar doğurabileceğini vurguladı.
Nitekim ECB, haziran ayında aldığı 25 baz puanlık faiz indiriminde eurodaki değer artışını da gerekçe olarak gösterdi. Enflasyon beklentilerinin aşağı yönlü revize edilmesinde euronun yükselişinin etkisi büyük oldu. Eğer euro bu kadar değer kazanmamış olsaydı, bu faiz indirimi muhtemelen gündeme gelmeyecekti.
Şimdilik döviz piyasalarında işler kontrol altında görünüyor. Dolar kademeli olarak değer kaybediyor ve eurodaki yükseliş henüz endişe verici değil, sadece sinir bozucu seviyede. Ancak euro 1,20 seviyesini aşarsa, işler değişebilir. FT haberine göre asıl soruysa bunun, “ne zaman olacağı” haline gelmiş durumda.