Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Kongre Merkezi’nde, “Dünya Türk Dili Ailesi Günü” vesilesiyle gerçekleştirilecek “Üç Kademe Buluşma Toplantısı” programında konuştu. Erdoğan’ın konuşmasının satırbaşları şöyle:
“Partimizin Türk Dünyası Vizyon Belgesi’nin tanıtım töreninde sizlerle birlikte olmaktan memnuniyet duyuyorum. Bugün aynı zamanda UNESCO tarafından ilan edilen 15 Aralık Dünya Türk Dili Ailesi gününü idrak ediyoruz. Tüm kardeşlerimizin Türk Dili Ailesi Günü kutlu olsun.
Son 2 asrımız sadece milletimiz için değil, bütün Türk dünyası için zorluklarla, sıkıntılarla, çileler ve işgallerle geçti. Kültür coğrafyamızın pek çok bölgesinde inanç değerleri, dilleri yasaklandı, halklar parçalandı.
Türklerin birbiriyle kucaklaşmaması için tüm yollar denendi. Kimliğini savunan, değerlerini koruyan münevverler Turancılıkla suçlanarak ya sürgün edildi ya darağaçlarının kurbanı oldu.
“CHP TÜRK DÜNYASINA ŞAŞI BAKIYOR”
Türk dünyasının varlığından bahsetmek sadece sınırlarımız ötesinde değil, 1940’ların tek parti döneminde de yasaklanmıştı. Tek parti döneminde Türkiye dışında da Türk var demek suç sayılıyor, tabutlukta işkence görmek anlamına geliyordu. Boraltan faciası CHP’nin Türkiye’nin tarihine geçmiş bir kara lekesidir. Boraltan faciası hem milletimizin hem Azerbaycan Türklerinin iyileşmesi uzun yıllar açan derin yaralar açmıştır. CHP, Türk dünyasına hala şaşı bakmayı sürdürmektedir.
Karabağ’ın 44 gün süren vatan muharebesinde bunu bir kez daha gördük. Türkiye’yi Azerbaycan’a destek vermekle suçladılar. CHP’nin dış politikasını yöneten isim çıktı. Tıpkı 1945 yılında Boraltan faciasında olduğu gibi Karabağ’ın azatlık mücadelesinde milletimizi mahcup ettiler, utandırdılar.
Yeni genel başkanın geçtiğimiz günlerde elinde binlerce soydaşımızın kanı olan Baas diktasını sekülerlik üzerinden aklamaya çalışması, CHP ile Baas rejimi arasında özdeşlik kurmaya çalışması bu zihniyetin devam ettiğinin işaretidir. 86 milyonun kardeşliğini kundaklama teşebbüsüdür.
“BU BÜYÜK ÜLKEYİ İÇİNE KAPATTILAR”
Türkiye’yi soydaşlarıyla birlikte gönül coğrafyasındaki tüm kardeşlerinden, bütün dünyadan izole ederek yönetmeye çalışanlar bu büyük ülkeyi içine kapattı. 1974’teki Kıbrıs Barış Harekatı’na kadar sınırlarımız dışındaki Türklerle yeterince ilgilenilmedi. Bu ilgisizliğe son veren Özal olmuştur. 1990’ların hemen başında Sovyetlerin dağılmasıyla yeni bir dönem başladı. Türk Cumhuriyetleri bağımsızlığına kavuşurken, tanıyan ilk ülke Türkiye oldu. 1992 senesinde Türkiye’nin girişimleriyle Türk Dili Konuşan Ülkeler devlet başkanı zirveleri düzenlenmeye başladı.
Merhum Özal’dan sonra rahmetli Demirel de büyük önem vermiştir. Bu mücadelenin bayraktarlığını son nefesine kadar Cumhur İttifakı ortağı MHP’nin kurucusu rahmetli Alparslan Türkeş yapmıştır.
34 yıllık süreçte Türk devletleri olarak pek çok alanda geçmişle kıyas dahi yapılamayacak sıkı bağlar geliştirdik. TİKA, Maarif Vakfı, Diyanet Vakfı, Yunus Emre Enstitüsü gibi kurumlarla yeni köprüler kurduk.
Bugün bu çabaları çok daha güçlü şekilde geleceğe taşıyacak yeni bir adım atıyoruz. Türk halkılarının birikimini, tecrübesini aynı ufukta buluşturan bu belge gelecek yüz yılın inşasında önemli bir belge niteliğindedir. Vizyon belgemizi 6 lehçede ve ortak alfabe ile hazırladık. Türk dünyasında birlik ve beraberliği pekiştirme iradesinin en somut göstergesidir. Belge hazırlanırken uluslararası anlaşmaları, işbirliklerini, küresel gelişmeleri dikkate aldık.
Vizyon belgemiz 61 alt başlıkta bütüncül bir yaklaşım geliştiriyor. Ekonomik entegrasyondan kültürel işbirliklerine, enerji güvenliğinden ulaştırmaya kadar geniş bir yelpazede düzenlenmiş bölümler Türk devletlerinin potansiyelini harekete geçirmeyi hedefliyor.
Belgenin bir diğer önemli yönü, kapsamlı kurumsal yapılanma teklifidir. Bu adımlar sayesinde işbirlikleri daha sistematik çerçeveye kavuşacak, alınan kararlar daha etkin şekilde hayata geçirilecektir. Ekonomik alandaki stratejiler vizyon belgemizin belkemiğini oluşturmaktadır.
Ulaştırma ve lojistik stratejileri de bu vizyonun önemli halkalarındadır. Bakü’den Nahçıvan’a uzanan koridor Türk devletleri arasındaki ticaret akışını hızlandıracaktır.
Dil, tarih, edebiyat ve sanat alanlarındaki katmanlı çalışmalar, kültürel bağların sıkı tutulmasına katkı sağlayacaktır. Belgenin güvenlik perspektifi ise bölgesel barışın pekiştirilmesine yönelik detaylı plan yer alıyor.
Türk dünyası olarak güçlenen birlikteliğimizi tüm insanlığın barış, huzur ve dayanışmasının güçlenmesi olarak görüyoruz. Çevre, iklim, sürdürülebilirlik başlıkları ayrıntılı bir şekilde belge ele alındı.
En dikkat çekici yanı dil ve kültürel ortaklığa dayalı genişleyen bir ufka sahip olmasıdır. Türk dünyasının etki alanını genişleten bir bakış açısı ortaya koyuyoruz.
Vizyon belgemizin ayırt edici yönlerinden birisi işbirliğini artıracak somut öneriler ortaya koymasıdır.
Bu kapsamlı vizyon belgesini hayata geçirebilmek gayesiyle bir AR-GE merkezi kurmayı planlıyoruz. Merkezimizin Türk dünyasına şimdiden hayırlı olmasını diliyorum.
2026 senesi Türkiye için uluslararası zirveler yılı olacaktır. COP31 zirvesiyle ülkeleri Antalya’da, Temmuz’da NATO Zirvesi’ni Ankara’da yapacağız. Türk Dünyası zirvesini de Türkiye’de yapacağız. Türk dünyası Balkanlardan Hazar’a uzanan geniş coğrafyada düşünen, üreten ve yön veren bölge olma potansiyeline sahiptir.”






