Altın piyasasında dikkat çekici gelişmeler oluyor. 2025’in ilk iki ayında, ABD Londra ve İsviçre’den sessizce 600 tondan fazla altın ithal etti. Bu oldukça yüksek bir miktar. Dünya Altın Konseyi’nin verilerine göre, gerçekleşen bu devasa hareketlilik, büyük bankaların ekonomistleri tarafından “önemsiz bir istatistiksel oynama” olarak yorumlandı. Ancak MarketWatch’un haberine göre altın piyasasının daha derinden incelenmesi gerekiyor.
Merkez bankaları altın topluyor
Bunlarıda Okuyabilirsiniz
Dünyanın en büyük merkez bankaları geçen yıl 1.062 ton altın aldı. Bu, üst üste üçüncü alım rekorunu işaret ediyor. Habere göre, ülkeler bu kadar agresif şekilde en son 1950’lerde altına yönelmişti. Asıl soruysa merkez bankalarının yatırımcıların bilmediği hangi veriye göre hareket ettiği…
Son 20 yılda Rusya ve Çin, tarihte eşi benzeri görülmemiş miktarda altın stokladı. Bu durum, gelecekteki bir krizi öngörmelerinden dolayı mı olup olduğu sorusunu akıllara getiriyor. ABD’nin resmi altın rezervi ise uzun süredir 8.133 ton civarında sabit. Bu rezervin 4.603 tonu Fort Knox’ta tutuluyor.
Çin’den dikkat çeken hamle
Geçtiğimiz hafta Çin, elindeki dövizi (özellikle ABD Doları’nı) tutan yerel firmalara altın satın alma izni verdi. Şubat ayı itibarıyla Çin’in yaklaşık 784 milyar dolarlık ABD Hazine tahvili vardı. Bu tutarın sadece %10’unun altına çevrilmesi bile, Fort Knox’taki altının yaklaşık yüzde 8’ine denk geliyor.
Çin yalnızca külçe altınla kalmayıp yerin altına da iniyor. Dünyanın en büyük ikinci ekonomisinin maden hisselerine de yönelmesi bekleniyor. Çünkü asıl fırsat orada. Örneğin, 15 milyar dolarlık VanEck Altın Madencileri ETF’sinin fiyat-kazanç oranı nisan sonunda yaklaşık 20 seviyesindeydi. Aynı dönemde S&P 500’ün ortalaması ise 28’di.
Trump’tan sonra altın yağmuru
Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönmesinden bu yana, ABD’ye fiziksel altın akışı hızlandı. Altının büyük kısmı, Londra ve İsviçre gibi külçe altın merkezlerinden yön değiştirerek ABD’ye ulaştı.
Sadece bir çeyrekte 19 milyon ons (yaklaşık 600 ton) altın bu iki ülkeden ABD’ye geldi. Bu miktar, Fort Knox’taki rezervin yüzde 13’üne eşdeğer.
Altın piyasaları genellikle dijital işlemlerle, kâğıttan yapılma sözleşmelerle döner. Ama şimdi fiziksel külçe altınlar okyanusları aşıyor, ABD’deki kasalara giriyor. Bu, sıradan bir piyasa hareketi değil. Habere göre böyle bir sevkiyatı Amazon’dan yapılan kitap alışverişiyle karıştırmamak gerekiyor. Zira bu kadar büyük altın transferini yalnızca çok güçlü bir oyuncu gerçekleştirebilir.
Trump da Fort Knox altınlarının denetlenmesini istemişti. Bu talep, herhangi bir kanıt olmamasına rağmen “Altınlar gerçekten orada mı?” sorularını gündeme getirmişti. Ancak ABD Darphanesi ve Hazine Bakanlığı, yıllardır kasalardan kayda değer bir çıkış olmadığını ve altının yerinde durduğunu söylüyor. Hatta yetkililer 2017’de Fort Knox’u ziyaret ederek külçelerin yerinde olduğunu doğrulamıştı.
Altın neden önemli?
Parasal sistemdeki çarklar durduğunda, ayakta kalan son varlık altın olur. MW haberine göre, kâğıt paralar, matbaa destekli bir toplu terapi seansıdır. Herkes grafikleri onaylar, sabit olduklarını varsayar; ama odadaki perdeler yanıyorken dahi kimse kokudan söz etmez.
Bu tablo, bir küresel resetleme senaryosunu gündeme getiriyor. Tüm borç senetleri silinebilir, adeta Monopoly tahtası sıfırlanabilir. Bir hükümet borcunu ödeyemez hale geldiğinde, tek çare kalır: Sistemi sıfırlamak. Bridgewater Associates’in kurucusu Ray Dalio buna “borç döngüsünün sonu” diyor.
Bu sadece bir teori değil, tarihin ta kendisi. Roma İmparatorluğu da parayı değersizleştirerek çöküşe geçmişti. Dalio’nun “Büyük Borç Krizlerinde Yol Almak” kitabı da tüm süreci detaylarıyla anlatıyor (Kitabın orijinali Bridgewater.com’dan ücretsiz indirilebiliyor).
Altına sahip olan kuralları belirler
Bir para birimi değersizleştiğinde, altına sahip olanlar yeni kuralları yazan olur. Bu bir komplo değil, tarihsel gerçek. Bretton Woods sistemi de altına endeksliydi, Antik Roma da. Diğer bir deyişle altın kimdeyse, paranın tanımını da o yapar.
Çin ve Rusya uzunca bir süredir altın biriktiriyor. Amerika ise altının modasının geçtiğini düşünerek uzun süre görmezden geldi. Ta ki birileri Washington’da ‘parasal çöküş’ konusunu gündeme getirene kadar. Kasaları külçeyle doldurmak artık mücevher takılar için yapılmıyor. Zira habere göre, kâğıt para artık ‘2008 Küresel Finans Krizi’nin mikrodalgada ısıtılmış versiyonu gibi kokmaya’ başladı.
Altına dikkat
MW yazarı Charlie Garcia yatırımcılara net bir mesaj veriyor: Altını izleyin. Değer kazanmasının sebebi göz alıcılığı değil. Güçlü ve nüfuzlu insanlar, zeminin kaymakta olduğunu fark ediyor. Portföyü yalnızca teknoloji hisseleri, tahviller ve belirsiz vaatlerle dolu olanlar, yakında seçim sonrası sabahı gibi boşlukta hissedebilir.
Normalde ketum, temkinli ve yavaş hareket eden merkez bankaları bile altını adeta konserve ve cephane gibi stokluyor. Bireysel yatırımcılar da böyle bir ortamda “altın modası geçti” diyen danışmanlarına bu soruyu bir daha sormalı.
Trump bile Truth Social’daki “ALTIN KURAL” paylaşımını büyük harflerle şu ifadeleri kullandı: Altın kimde varsa, oyunun kurallarını o belirler.
Tüm bunların yanı sıra Warren Buffett’ın itirazını da unutmamak gerekiyor. Bugün 94 yaşında olan yatırım efsanesi Buffett’ın yönettiği Berkshire Hathaway’in kasasında 350 milyar dolarlık nakit bulunuyor. Bu paranın halefi Greg Abel için mi ayrıldığı sorusuna verdiği yanıtsa oldukça net: “O kadar asil biri değilim.”
Buffett’tan çıkarılacak ders şu olabilir: Hazırda tutulan nakit en büyük güç olabilir. Mükemmel yatırım fırsatları geldiğinde, en sert vuruşu nakit yapar. Ancak bu portföye altın, gümüş ve hatta biraz da Bitcoin eklemek akıllıca olabilir.
Unutmamak gerekir ki piyasalar sonunda teslim bayrağını çektiğinde, kuralları altın koyar ama oyunu yine de nakit kazanır.
